Liberal Entelijansiyanın Son Pişmanı; Cengiz Çandar


İnşa süreci boyunca Siyasal İslam’ın önüne yatan, kullanım ömrü tükendiğinde ise meğer “kandırılmış” olduklarını öğrendiğimiz liberaller, gemiyi terk ettikten, gemiden atıldıktan veya emekli olduktan sonra, sanki bundan sonraki “iş” hayatlarında bir çeşit bonservis işlevi görecekmiş gibi birer “pişmanlık beratı” ediniyorlar. Edinmeyenini görmedik henüz. Hasan Cemal, Altan kardeşler, Alev Alatlı, Murat Belge vb derken, Cengiz Çandar da yetişti kampanyaya! Çandar, memleketimizin güzide liberal entelijansiyasının son pişmanı. Sonuncusu olmayacaktır elbet. Kuyruk daha da uzayacak gibi.


Liberal “aydın” ihanetinin halkalarından biridir Çandar. “İş” hayatının hangi aşaması için gazeteci olduğunu teslim etsek, diye düşündüm. Herhalde, Eyüp Can yönetiminde sol gösterip sağ vuran Radikal ne kadar gazete idi ise, Cengiz Çandar o kadar gazeteci idi. Radikal Gazetesi’nin kapanmasından sonra, geçenlerde Radikal.com.tr’nin de kapatılacağını hissedip, hemen bir “gazeteciliğe veda” yazısı kaleme almış ve “Radikal’le beraber 40 yıllık aktif gazetecilik hayatının da sonlandığını” yazmış. Müjdelemiş mi, deseydik?
Bu müjde cümlesi içinde kesin olan iki doğru var; Radikal’in kapandığı ve Çandar’ın 40 yıldır gerçekten aktif olduğu. Gazeteci miydi, “Gazetecilik” hayatı sonlandı mı, sorularının ucu hala açıktır. Zira, gazeteciliğinin iktidar çevrelerine rahatsızlık verdiğini hissetmiş ve Radikal’in kapatılmasına kendi yazılarının neden olduğunu söyleyerek, kendisine irice kesilmiş bir dilim pay çıkarmayı da ihmal etmemiş. Mesajı aldık mı?
Cengiz Çandar pratik adam. İş hayatı boyunca dönmediği yer yok. CV’si dopdolu; 1971’de Filistin’de gerilla, 70’lerin ikinci yarısı Arafatçı, 80’lerde Humeynici, 87’de (26 Eylül 1990’da, Türkiye ve Ortadoğu halklarının düşmanı ve savaş suçlusu olmak, CIA ve MOSSAD’la işbirliği yaparak Filistin halkına ve Kürt ulusal hareketine karşı yabancı devletlerle işbirliği halinde komplolar kurmak ve katliamlar düzenlemekle suçlanarak Dev-Sol tarafından öldürülen) MİT Müsteşar Yardımcısı Hiram Abas’ın adamı, 1990’da Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz’ın yanında “resmi” görevli, 1991’den 1993’te ölümüne değin Özal’ın danışmanı, NATO seminerlerinde “eğitimci”, ABD Çevik Kuvvet Karargahı’na girebilen tek Türk, Ergenekon ve Balyoz davalarının yılmaz savunucusu ve en son “Yetmez ama evet”çi.
Profil bu. Bütün bu iş ve ilişkiler ağı içinde “gazetecilik” kısmını aradım. Bulan olursa haber versin. Yarın birgün, “yoldaşı” Hasan Cemal’in “Kimse Kızmasın, Kendimi Yazdım” kitabını da aşarak “Kızarsanız Kızın, Alayınızı Yazdım” adlı bir kitap kaleme alırsa, bir de kendisinden dinleriz elbet. Herhalde, pişmanlıklarının hikayesi uzundur!
Gelelim şu özür mevzuuna. Özür neden dilenir? Ortada bir yanlışlık, elde olmayan nedenlerle bir hata, farkında olmaksızın işlenen bir kusur söz konusu olduğunda, farkına varan kişi bağışlanması dileğini ifade etmek üzere özür diler. Ve tabii, bu hatayı tekrarlamamayı taahhüt de içerir bu özür.
Cengiz Çandar neden özür dilemiş peki? T24’te yayınlanan röportajına bakalım;
“Siyasi İslam’ın otokrasiye evrimini göremedik; Ergenekon ve Balyoz ihlallerine duyarlı davranmadık, pişmanım” sözleriyle durum özeti yapıp, ayrıntılara geçmiş. Heveslenmeyin. Elbette bu ayrıntılarda özrünün savunusunu, Türkiye’yi Erdoğan’ın sivil darbesine ve kurduğu hegemonyaya götüren süreçteki sorumlulukları üzerinden verilmiş bir özeleştiri ile değil, askeri vesayetin kaldırılmasına verilmiş bir destek olarak açıklamaya çalışmakta ısrar ediyor. Hal bu olunca, özrü kabahatinden iki numara büyük oluyor. Özür de özürlü! Oysa, Siyasal İslam’ın değirmenine su taşımakla kalmadılar, Erdoğan/Saray rejiminin inşaası için harç kardılar, tuğla taşıdılar, sıva yaptılar. Cümlede birinci tekil değil, birinci çoğul şahıs kullanıp “göremedik, davranmadık” demesi, diğer liberallerin de kendisiyle beraber aynı suçu işlediğinin itirafı da sayılabilir, o suçluluk içinde yalnız kalma korkusunun dışavurumu da. Bir çeşit malumun ilanı, itirafı!
Son olarak çalıştığı Radikal ve herhalde Doğan grubu için “Bugün geldiğimiz noktada benim birkaç gün öncesine kadar içinde bulunmuş olduğum grup rükudan secdeye de geçmedi, yere kapaklandı.” diyor.
Yere kapaklanan Doğan Grubu’nda çalıştığı süre boyunca, kafayı kuma gömüp AKP’nin ve dolayısıyla gümbür gümbür gelen Siyasal İslam’ın amigoluğunu yapan Çandar’ın, toplumsal olay ve olguları neresiyle görüp yorumladığı konusu da, bu liberal tayfayı sorgulamaksızın takip edip aynı kuyuya düşen “solcularımıza” dönem ödevi olsun. Mazallah, Çandar’ın “Liberal kesim dediğiniz, bugün Türkiye’deki iktidarın faşizan bir gidişe damga vurduğunda mutabık.” sözü, onları liberallere karşı yeni bir rehavete düşürmesin. Zira, onlar bu rehavet içinde liberallerle tekrar ve yeni bir dayanışmaya kalkışırken, Çandar ve saz arkadaşları geleceğin yeni pişmanlıklarına yelken açıyor olabilir!

Bu yazı, kapatılan REDaktif sitesinde 16 Nisan 2016 tarihinde yayınlanmıştır.

Yorumlar

Popüler Yayınlar